6 Eylül 2004,
İstanbul.
TMMOB MİMARLAR ODASI
MERKEZ YÖNETİM KURULU’NA
Önümüzdeki günlerde yapacağımız Danışma Kurulu toplantısı
öncesi Merkez Yönetim Kurulumuzun iş programına ve çalışmalarına katkısı olması
amacıyla dönem başından bu yana Odamızın etkinlikleri, iş ve eylemlerini
değerlendirmek, bu değerlendirmenin yanı sıra gündeme almasının doğru olacağına
inandığımız konuları yeniden anımsamak gereği duyduk.
Odamızın programı, elbette, oldukça yoğun. UIA XXII.Dünya
Mimarlık Kongresi hedeflenerek düzenlenen UIA 2005 İstanbul’a Doğru Türkiye
Kongreleri programının Konya ve Trabzon
etapları gerçekleşti. Diğer etapların programları da sırada. Ayrıca 50. yıl
etkinlikleri programımız da önümüzdeki günlerde çalışmalarımızın önemli bir
bölümünü oluşturacak. Esas olarak UIA 2005 programının ve SMM Yönetmeliğinin
ele alınacağı bir Danışma Kurulu ve gündeminde yine esas olarak SMM
Yönetmeliğinin yer alacağı bir Olağanüstü Genel Kurul, örgütümüzün başlıca
çalışmaları olarak sıradadır.
Bu noktada saptayabildiğimiz eksiklik ve aksaklıklar ile
alınması gerektiğini düşündüğümüz önlemler ve çalışma önerilerimiz aşağıdadır.
1.
UIA 2005 Kongresi’ne Türkiye katılımını örgütlemek,
koordine etmek üzere 2003 yılında kurulmuş bulunan Eşgüdüm Komitesi, dönem
başında aldığımız bir kararla yeniden örgütlenmiş ve adı değiştirilmiştir. Bu
karar alınırken getirdiğimiz en önemli uyarı, bu Komitenin oldukça ilerlemiş ve
tüm şubelerin katılımını sağlamış bulunan eski çalışmalarının bir kenara
atılmaması, Komite’nin eski üyelerinin birikimlerinden yararlanılması olmuştur.
Oysa yeniden oluşturulan Komitenin çalışmaları, Sayın Oktay Ekincinin getirdiği
“Türkiye Kongreleri” programı ile sınırlandırılmış, eski çalışmalar ve ileri
bir seviyedeki “eşgüdüm programı” ile sonuçlanan birikim dikkate alınmamıştır.
Yeni adı ile Ulusal Eşgüdüm Komitesi’nin kendi programını yapma çabası içine
girmeden yalnızca MYK önerisi ile yetinme tercihinin gözden geçirileceğini
ummaktayız.
Diğer yandan Türkiye
Kongrelerinde ve birim etkinliklerinde Odamızdaki enerjiyi ve kaynakları doğru,
gereğince ve yeterli düzeyde değerlendirmediğimiz, etkinliklerin
organizasyonunda profesyonel tercihin aşırılığı sonucunda Şubelerimizin etkinliklere
yabancılaştığı (ev sahipliğinden çıkarak konuklaştığı) yönünde endişelerimiz vardır.
UIA 2005 Dünya Kongresine Doğru Türkiye
Kongreleri programını, örgütümüzde ve üye tabanında uyandırması beklenen ilgi,
yerinde bilgilendirme ile sağlaması beklenen katılım bilinci ve yerel
birikimlerin UIA 2005’e aktarılabileceği ortamları yaratması hedef ve nedenleri
ile desteklemiştik. Bu desteğimiz sürmektedir. Kaldı ki, Türkiye Kongreleri, tüm
birimlerimizin ve geniş üye kitlelerinin yüksek katılımıyla gerçekleşmektedir.
Yani bu destek tüm meslek camiamızdan gelmektedir.
Ancak bu yüksek katılımın
organizasyonunda kullanılan yöntemler, organizasyonun pahalı ve bazen
öngörülerin ötesine geçen gider kalemleriyle gerçekleşmesine neden olmakta, örgütümüze
ciddi maliyetler yüklemekte, buna karşın, UIA 2005’e yönelik yeterli hazırlık sağlayamamaktadır.
Odamız bu toplantıları daha az masrafla ve en yüksek verimi alabilecek bir
yapıyla gerçekleştirmenin yollarını bulmalıdır. Kongrelerin örgütlenmesinde Genel
Saymanlığın ve Genel Sekreterliğin denetimi altında fizibilite çalışması
yapılması, birimlerimizin görüş ve önerilerinin daha dikkatli değerlendirilmesi
ve Şubelerimizin “örgütleyen” konumlarının geliştirilmesi için BİRLİKTE çare
bulmalıyız. UIA 2005’e nicelik ve nitelik olarak yüksek katılımı sağlayacak
“hazırlık tartışmaları”nın, Türkiye Kongreleri’nin gündemine girmesini BİRLİKTE
başarmalıyız.
Türkiye Kongreleri ve birimlerimizde gerçekleştirdiğimiz
panel vd. toplantılar toplumla mimarlığın buluşmasının eksenleri olmalıdırlar. Bu
toplantılarımıza sivil toplum örgütlerinin, öğrenci derneklerinin, mimarlık
yayın kuruluşlarının, mesleki örgütlenmelerin ve halkın katılımı
sağlanamamıştır. Tersine, özellikle merkezi idare ile olan yakınlığın emniyet
güçlerinden “eskort” servisi almaya kadar gelişmiş olması, Odamızın “merkezi
idarenin ve sıklıkla yerel yönetimlerin bugüne kadar mimarlığı dışlayan
tutumlarına karşı muhalif” yapısını yeniden değerlendirmemizi gerektirir,
halktan kopmuş bir görüntü verir hale gelmiştir. Son yıllarda merkezi ve yerel
yönetimlerin çevreye, tarihi ve kültürel mirasa, mimarlık kaynağımıza bakış
açılarında görülen ve izlenen olumlu değişimi elbette gözardı edemeyiz. Bu
idarelerle iyi diyalogların kurulmuş olması ve merkezi ve yerel yönetimlerin
mimarlığın güncel konularına, UIA 2005 programına yakınlık duymalarının
sağlanması elbette etkileyicidir. Ama, yine elbette, dengeli bir mesafede
kalmak kaydıyla.
2.
Mimarlar Odası’nın gündemi,
çalışmalarda öncelik ve ağırlık kayması problemi yaşamakta, giderek gerçek
hayatın dinamizminden uzaklaşmaktadır.
UIA 2005 Dünya Mimarlık Kongresinin ve 50. yıl
etkinliklerinin Oda gündeminde ağırlıklı bir yer tutması kaçınılmazdır. Ne var
ki, çalışma programımızda da belirttiğimiz gibi, küreselleşmenin dayatması ve
Avrupa Birliği süreci sonucunda “idari
yapımız değişmekte ve buna bağlı olarak meslek ortamımız ve hukukumuz da
değişmektedir….. Benzer şekilde ulusal politikalardaki gelişmelere baktığımızda
da ormanların satışından, hazine arazilerinin pazarlanmasına kadar, Mimarlar
Odası’nın yıllardır karşı durduğu ve çevre değerleri ile kamu yararını gözetmeyen
imar rantı beklentilerinin ürünü olan siyasetin daha da tırmandığı
gözlenmektedir. Böyle bir süreç, bir yandan doğa, tarih ve kentsel değerlerin
savunulmasına devam edildiği, ama bir yandan da meslek hukuku, imar düzeni ve
koruma mevzuatı gibi konularda siyasi iktidarla iletişim içinde çalışmaktan
vazgeçilemeyecek bir Oda eylemliliğini gündeme getirmektedir.”
Hükümet, eğrisine doğrusuna bakmaksızın, iyi bir
değerlendirmeye fırsat tanımadan, toplumla tartışma gereksinimi bile duymadan, talimat
alan bürokratlarının pragmatik yaklaşımlarıyla yazılan ve toplumsal yaşamı
etkileyecek önemli yasa tasarılarını, meclis çoğunluğunu elinde tutmanın
verdiği rahatlıkla ve hızla yasalaştırmaktadır. Bu sürece yeterince müdahale
edememekte, müdahale için toplumsal dayanışma ortamlarını yakalayamamaktayız.
Yapı Kanunu, Kamu Personel Rejimi Kanunu ve diğer yasal
düzenlemeler ve devletin yeniden yapılandırılması girişimleri karşısında meslek
ortamının tüm aktörlerini de yanımıza alarak, sivil toplum örgütlülüğünün ve
toplumsal dayanışmanın altının çizildiği bir ulusal programla varolmamızın gerekliliği ortadadır.
Küresel değişim ve buna bağlı uluslararası ve ulusal
hukuk düzenlemeleri en az UIA 2005 ve 50. yıl programları kadar önemle ele
alınması gerekli bir çalışma alanı
olarak karşımızdadır. Meslek ortamımızın ilgisi, ivedilikle, mesleki alanımıza
olan küresel müdahaleye çekilmeli, bu konu UIA 2005 gibi bir uluslararası
platformun da forum konularından biri olarak Odamız tarafından sunulmalıdır.
Tüm dünyada meslek odaları, sermayenin küresel dayatması
sonucu yaşanan üstyapısal değişimden paylarına düşeni, olumlu ve olumsuz
yönleriyle, almaktadırlar. Tüm dünyada meslek odalarının giderek bağımsız
“kurumsallaşma” süreçlerinin ötesine çekildiklerini, yeni dünya düzeninin
“yönetişim” idealinin birer manivelaları haline geldiklerini, değişimin olumsuz
yönlerinden biri olarak, izlemekteyiz. Bu durumu değerlendirecek ve meslek
odalarının geleceğini tartışacak, meslek ortamımızın kendi geleceğine
kendisinin karar vereceği süreçlerin yakalanabilmesini sağlayacak platformlara
gerek vardır.
3.
Mesleki denetim ve iç hukuk, son yıllardaki en önemli
tartışma konularımızdandır. Şimdi bile, hemen önümüzde bir Danışma Kurulu ve
bir Olağanüstü Genel Kurul, büyük ölçüde mesleki denetimle ilgili iç hukuk
düzenlememiz konusunu ele almak üzere toplanacaktır.
Ancak, hem uluslar arası gelişmelerle, hem de ulusal
hukuk düzenlemeleriyle, meslek içi hukukumuzu meslek ortamımızın bağımsız
kararlarıyla oluşturma olanağımızın giderek elimizden alınmakta olduğunu,
görüyoruz. Bu değişimi, mesleki denetim ile ilgili günümüz yargı kararlarının
90 öncesi ile karşılaştırarak da görebiliriz.
Bu nedenle, meslek içi hukukumuzu oluştururken, güncel
gelişmeleri, dünyada olup biteni, GATS ve AB sürecini gözardı edemeyiz. Bu
gelişmeler, serbest piyasa ekonomisinin, dolayısı ile, piyasada serbest rekabet
koşullarının önündeki tüm engellerin kaldırılacağına işaret etmektedir.
Piyasada rekabet koşullarını düzenlemek üzere hazırlanmakta olan Avrupa Birliği
Direktifi, kısa bir süre sonra yürürlüğe girecektir. Bu direktifle birlikte,
büyük bir olasılıkla, Avrupa’nın bir çok ülkesinde uygulanmakta olan asgari
ücret tarifeleri, yürürlükten kalkacaktır. Daha şimdiden, bizde olduğu gibi,
birçok Avrupa ülkesindeki rekabet kurulları meslek odalarının asgari ücret
tarifelerinin kaldırılması için kararlar almaktadırlar.
Meslek odalarının mesleki denetim haklarını mutlaka savunmak
gerekir. Sicil tutulması yalnız üyelikle sınırlı olmamalı, üyelerin mesleki
etkinliklerinin de kayıtları tutulmalıdır. Elektronik üye kayıt/üye mesleki
gelişim sicil sistemlerinin, etik kodların ve sürekli mesleki gelişim/meslek
içi eğitim programlarının güçlü bir şekilde uygulanacağı yeni meslek düzeni,
meslek odalarının kurumsal yapılanmasının temelini oluşturacaktır.
Bu nedenle, SMM yönetmeliği gibi, kısa bir süre sonra
geçerliliğini kaybedecek iç hukuk düzenlemeleriyle donanmış ayrıntılara
Odamızın ve kadrolarının boşuna emek, zaman ve para harcamasını doğru
bulmuyoruz.
İç hukuk düzenimizi süratle ve bu perspektifle,
gelişmeleri dikkate alarak, ele almalıyız. Üye sicil denetimi dışında yalnızca
“metrekare denetimi” ve “asgari ücret denetimi” olarak görülen ve ne yazık ki
haksız bir suçlamayla yalnızca Odaya gelir kaynağı olarak değerlendirilen
mesleki denetim yapısını kökten değiştirmek zorundayız. Odanın mesleki denetim
hakkını “yeni ve taze bir yorumla” koruyan, kayıt/sicil/mesleki gelişim
üçlüsünü yerleştirmiş bir kurumsal yapılanmaya gereksinimiz vardır.
Son söz
olarak;
Odamızın kaynakları son derece kısıtlıdır. Bu kısıtlı
kaynakların kullanımında çok dikkatli olmalıyız. UIA 2005 gibi büyük bir
yükümlülüğün altında bulunan Odamızın, en azından bu organizasyon tamamlanana
kadar, harcamalarında çok dikkatli olması, sınırlı kaynaklarını en akılcı
yollarla en gerekli yerlere kullanmasını sağlamalıyız. Hiç kuşkumuz yok,
hepimizin aynı şekilde düşündüğünü biliyoruz. Yalnızca, kendimize de bir
anımsatma yapalım istedik.
Sevgilerimizle,
Can DİRİL, 39. Dönem MYK Üyesi
Fatih SÖYLER, 39. Dönem MYK Üyesi