bu sefer de yakalandım
elimde değil, kendimi tutamadım:
minicik dalgalar usul usul
vuruyordu sahile,
dayanamadım, hülyalara dalmışım,
tam çakıl taşı toplamaya
başlamıştım,
canın birine yakalandım!
hep ben yakalandım zaten:
öyle haydutlukta, hırsızlıkta
değil,
hayda, huyda yakalandım...
daha ufacık bir çocuktum,
koşma demişti babam,
sokakta top oynarken
yakalandım...
rahmetliye bir keresinde de,
tarih kitabının içinde
çizgi roman okurken yakalandım...
denize kaçardık mahallenin
veletleri
tuzumuzla kururduk, yoktu başka
çaresi,
birinde anam yalayıverdi kolumu,
fena yakalandım!
bir gün,
canımız çekmiş, gözümüz kalmış,
erik aşırıyordum yan bahçeden
komşuya yakalandım...
işportacılık yapacaktık meydanda
ne istesek alacaktık parasıyla,
bırakmadılar, zabıtaya
yakalandım.
ben kimselere kötülük yapmadım
ama hep yakalandım
dolaşırken el ele, kızın abisine,
yanılıp çimlere basmışız, park
bekçisine yakalandım...
hele bir keresinde,
nasıl olmuşsa olmuş, derin
düşüncelere dalmışım,
köşeleri tutmuşlar, polislere
yakalandım!
güleç yüzlüyümdür aslında,
ama daha geçen gün, rakı
içiyorduk bir arkadaşla,
gözlerim buğulanmış, kaçırırken yakalandım...
(Eylül, 2001)